NFK-FAN

ÜSTAD NECİP FAZIL

1972

ŞÜKÜR

Kıyamete kadar yıkılmaz çatı;

Kabir!

Ha doksanbir olmuş evlerin katı,

Ha bir!

Karanlık, deştikçe dipsiz karanlık...

Düşün!

Olanca gerçeği işte, bir anlık

Düş'ün.

Tükür bu hayatın irin yüzüne!

Tükür!

Gam yeme, çıkmak var yolun düzüne;

Şükür!

(1972)

 

O ÂN

Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan,

Secde yerine çarpa çarpa alnım aşınsa!

Göklerin kamçısiyle yediğim dayaklardan,

Erisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa!

Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye;

Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez.

Karanlığı, yuğursam nura döndüresiye,

Tırmansam o âna ki, yekparedir ve bitmez.

(1972)

 

GÜNAH

Sana şah damarından daha da yakın Allah;

Günah mı dedin; ondan uzağa düşmek günah...

(1972)

 

ALLAH DİYENE

Her şey, her şey şu tek müjdede

Yoktur ölüm, Allah diyene!

Canım kurban, başı secdede,

İki büklüm, Allah diyene!

Akıl, kırık kanadı hiçin;

Derdi gücü "nasıl" ve "niçin"...

Bağlı, perçin üstüne perçin,

Benim gönlüm Allah diyene...

(1972

 

EN YAKIN

Bütün insanlığı dövsen havanda,

Zerre zerre herkes yine yalınız.

Boşlukta yol alan uçsuz kervanda,

Her şey tek başına, dağ, taş ve yıldız.

Herkes bir vücutsuz hayal peşinde;

Eşini kaybetmiş herkes eşinde.

İçinizde yiv yiv derinlesin de,

Çıksın karşınıza en yakınınız!

(1972)

 

YÂR O Kİ...

Falan, dağın ardında;

Seslen, seslen, işitmez!

Filân, toprak altında;

Göz yaşları diriltmez!

Neye vardın, vardın da?

Ufuk varmakla bitmez.

Bir şey göster kadında,

Tılsımını eskitmez!

Yâr o ki, hep yâdında;

Eksilmez ve eksiltmez.

Muradı muradında,

Seni bırakıp gitmez.

(1972)

 

İŞARET

O ki, pınar başında çeker suya hasreti;

Kadınında kadına, yurdunda yurda hasret.

Yalan dünyada bütün görünüşler iğreti;

Her şey, o şeye hazin benzeyişten ibaret.

Var olan yoklukların ömrünü sürüyorum!

Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret!

Yalnız, "Rakip" ismiyle Allah'ı görüyorum!

Bir yokluk ki, bu dünya, var olandan işaret...

(1972)

 

 

ZEHİRLE PİŞMİŞ AŞ

"Zehirle pişmiş aşı yemeye kimler gelir?"

Dilsizce, yalnız Allah demeye kimler gelir?

(1972)

 

YAKINLIK

İnsan, yaklaştığınca yaklaştığından ayrı;

Belli ki; yakınımız yoktur Allah'tan gayrı...

(1972)

 

 

ALLAH VE İNSAN

Seni aramam için beni uzağa attın!

Âlemi benim, beni kendin için yarattın!

(1972)

 

İLMİHAL

Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hal oldu!

Sonunda bana kalan, yalnız ilmihal oldu!

(1972)

 

BENİM NEFSİM

Ruhuma bir kefen bezi yeter de,

Yetmez aç nefsime sırma ve ipek.

Çare yok, yüzünden düştüğüm derde;

Yesem de "toprakla karışık kepek..."

Güneşle bir tutsam girmez hizaya;

Dar bulur, sığmam der, dipsiz fezaya.

Kuyruk sallar, sonra hırlar ezaya;

Benim nefsim, benim nefsim ne köpek!

(1972)

 

VE NEFS

Köpek korkusiyle korktum ölümden,

Ölmeden ölmeyi anlayamadım.

Ne güneşler doğup battı üstümden;

Bir günü bir güne bağlayamadım.

Hırsıma ne şöhret yetti, ne de şan;

Döndüğüm her nokta dünyadan nişan.

Nefsimin ardından koştum perişan.

Ondan bir kıl bile avlayamadım...

(1972)

 

HAYRET

Şeyh-i Ekber'e göre en üstün makam, hayret;

Ben de şaşkınlardanım, Rabbim sonumu hayr et!..

(1972)

 

İŞİM ACELE

Gökte zamansızlık hangi noktada?

Elindeyse yıldız yıldız hecele!

Hüküm yazılıyken kara tahtada

İnsan yine çare arar ecele!

Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;

Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.

Eser darmadağın, emek yüzüstü;

Toplayın eşyamı, işim acele!

(1972)

 

ORADA

Güneş mızrak boyu yaklaştı ufka.

Camlarda renklerin veda cümbüşü,

Ey gönül, mâdenin ne kadar yufka!

Yeter ağlamana bir kuş Ötüşü.

Ölüm dedikleri, ölünceyedek;

Dünya, balı zehir, yalancı petek.

Orada bulursun, biraz bekle, tek,

Burada yaşamak sandığın düşü...

(1972)

 

ÖLMEMEK

Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan,

İnsan... Rüzgârlara bağlı bir düdük.

İndik de dünyaya karanlıklardan,

Sıra sıra mezar, başka ne gördük?

Ölmemek, ilk ve son, büyük kelime;

Çarpıldık, ölmemek için ölüme!

Ver Allahım, büyük sırrı elime;

Geçmez ân, solmaz renk, kopmaz bütünlük.

(1972)

 

ESKİ RAFTA

Oyuncak kırılır, haydi, ya insan,

Nasıl parçalanır, nasıl bölünür?

Söylerler, mezara kulak dayasan;

Bir daha ölmemek için ölünür.

Çekilmez akılda bu kadar sancı;

Akıl bir çürük diş, at, kurtulursun!

Ölmemenin olsa gerek ilacı;

Eski rafta ara, belki bulursun!

(1972)

 

DÖVÜN

Ben ölünce etsin dostlarım bayram;

Üstüste tam kırk gün, kırk gece düğün!

Açı doyurmaksa kabirde meram,

Yemeğim Fatiha, günde beş öğün.

Hey gidi, gölgeler ülkesi dünya!

Bir görünmez şeyin gölgesi dünya!

Boşlukta ayrılık bölgesi dünya!

Bu dünyada yeme, içme ve dövün!

(1972)

 

GEÇER AKÇA

Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir!

Mezarda geçer akça neyse, onu biriktir!

(1972)

 

ZAFER ARABASI

Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu unut!

Zafer araban senin; gıcırtılı bir tabut!

(1972)

 

UKDE

Biriktir; delik kese!

Yetiştir; toprak köse!

Hep kesiklik, eksiklik,

Hadisede hadise.

Nasıl alsın deryayı;

Kafa bir küçük kâse...

Akla yoktur çıkar yol;

Ne hesap ne hendese!

Gel de suda aksi tut!

Gölgeyi tık kafese!

Şu zaman dediğinden

Bir tek anmış son hisse.

İstırap ki, gövdesi,

Boşluğa sığmaz cüsse.

Rahatlık senin deden;

Benim annem vesvese.

Bu ukdenin dilinden,

Kalmadı anlar kimse.

Mezarda sır, mezarda;

O bilir bilse bilse.

Kurtuluş mu muradın,

Yol mu aradın kese?

Ateşe gir, gölgelen!

Kaynar suda gülümse!

(1972)

 

PERDELER

Perdeler, hep perdeler...

Her yerde, her yerdeler.

Pencerede, kapıda,

Geçitte, kemerdeler...

Perdeler, hep perdeler...

Ya benim sevdiklerim,

Şimdi nerde, nerdeler?

Önü bomboş perdenin;

İçerde, içerdeler!

Perdeler, hep perdeler...

Gönülde asıl perde;

Onu hangi göz deler?

Surat maske altında.

Sis altında beldeler.

Perdeler, hep perdeler...

Perdeye doğru akın;

Atlılar, piyadeler.

Yollar, yönler dolaşık;

Değişik ifadeler.

Perdeler, hep perdeler...

Bir tohumda bin gömlek.

Giyim giyim fideler.

Kalbler dilini yutmuş;

Bangır bangır mideler.

Perdeler, hep perdeler...

Son noktada son perde;

Çevrilmiş seccadeler.

Orada işte işte,

Ölümden azadeler!

Perdeler, hep perdeler...

(1972)

 

YÜZKARASI

Beni şafak vakti bir el dürtükler;

İdam mahkûmu, kalk, bekliyor savcı!

Zindan avlusunda öter düdükler;

Bir güneş doğar ki, zakkumdan acı...

İpten indirilir, yine uslanmam,

Belâ... Belâ bende yakıcı şehvet...

Bir olur, ateşi görmemle yanmam;

Dipsiz uçurumda kaçılmaz davet.

Bak nasıl silinir bu yüzkarası;

Elimde, Ölümü öldüren silâh,

Alnımda tozpembe secde yarası,

Lügat kitabımda tek isim: Allah...

(1972)

 

DAYAN KALBİM

Seni dağladılar, değil mi kalbim,

Her yanın, içi su dolu kabarcık.

Bulunmaz bu halden anlar bir ilim;

Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

Sensin gökten gelen oklara hedef;

Oyası ateşle işlenen gergef.

Çekme üç beş günlük dünyaya esef!

Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

(1972)

 

FEZA PİLOTU

Yirminci Asrın ablak yüzlü feza pilotu!

Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu?

Bir odun parçasına at diye binen çocuk!

Başında çelik külah, sırtında plâstik gocuk.

Uzaklıkları yenmiş fâtih edasındasın!

Dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın!..

Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...

Farkında değilsin ki, Ay dünyaya bir karış.

Fezada milyarlarca ışık yılı, mesafe;

Seninki, saniyelik zafer, ilmî hurafe!

Kavanozda, kendini deryada sanan balık;

Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kabalık;

Fezada "Allah diye bir şey yok" iddiası!!!

Gel gör, kaç füzeye denk, bir müminin duası;

Rafa kaldırmak için; ruhlarını dürdüler,

Güneş diye kalbteki güneşi söndürdüler.

Bilmediler; kalbtedir, kalbtedir asıl feza;

Kalptedir, ölümsüzlük kefili kutsî imza.

Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;

Bizdedir, ve bizdedir Arş'a giden astronot.

Ve mekândan arınmış ve zamandan ilerde,

Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.

Bizimkiler ışığa gem vurur da binerler;

Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler...

(1972)

 

BİZİM YUNUS

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş:

Okunu kör nefsin, kılıçla çelmiş...

Bizim Yunus,

Bizim Yunus...

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;

Ölüm dedikleri perdeyi delmiş...

Bizim Yunus,

Bizim Yunus...

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;

Eli kaatile de kalkamaz elmiş...

Bizim Yunus,

Bizim Yunus...

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;

Zaman, onun kemend attığı selmiş...

Bizim Yunus,

Bizim Yunus...

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;

Toprakta devrilmiş, göğe çömelmiş...

Bizim Yunus,

Bizim Yunus...

Bir zaman dünyaya bir adam gelmiş;

Sayıları silmiş, BİR'e yönelmiş...

Bizim Yunus,

Bizim Yunus...

(1972)

 

BELÂ

Ne var, ne var âlemde,

Belâ kadar çekici?

Örse benzer kellemde,

Belâların çekici.

Çiçeklik, bana ateş,

Bana pınar, kerbelâ.

Koynumdan çıkmayan eş,

Suyum, ekmeğim belâ...

(1972)

 

MANTIK

Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu?

Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?

(1972)

 

ESER

Gecekondu yapısı, bir üfürüklük eser...

Elbet beklenen rüzgâr bir gün Kıbleden eser!..

(1972)


Bugün 75 ziyaretçi (89 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol