NFK-FAN

ÜSTAD NECİP FAZIL

1982

HASRET

O ki, kadını var, kadına hasret;

Hasret, kelimeye, kelimelerde.

Bir damla bal tadsa, tadına hasret;

Peşinden koştukça ufuk ilerde.

Allah'ım, eşyanın hicâbındasın!

Sensin suda, kuşta, telde ses veren.

Nice hasret varsa gıyabındasın;

Aynalarda sensin seni gösteren...

(1982)

 

KÜLHAN YERİ

Yaklaştım hamamda külhan yerine;

Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler...

Saplandı mı akıl bir kez derine,

Her ân dirilmeler, her ân ölmeler...

Necipcik, Necipcik, dem çekiyor kuş;

Yokuşlar iniştir, inişler yokuş;

Bir yokluk, bir varlık; ne değiş-tokuş!

Bir şu yan, bir bu yan, gidip gelmeler...

(1982)

 

 

YENİ

Neymiş o, kimmiş o, eskimeyecek?

Ruhiyle, Öziyle daima taze,

Su ve ekmek gibi her zaman aziz...

Cümle son bulmadan bitiyor gerçek;

Zamanın ardında kalan cenaze.

Hakikat göklerde şimşekten bir iz.

Güzellik hep yeni, yenilik güzel,

Dostunu bulan aşk sonsuz ömürlü.

Sevgili bayatlar ama aşk yeni.

Kalbinde birleşik ebetle ezel,

Ateş çubuklarla kalbin mühürlü,

Bizim köyde ara pörsümeyeni!..

(1982)

 

HANİ YA?

Gözüne mil çekersen

Görünür gerçek dünya.

Aynalarda sen, hep sen;

Dost, sevgili, hep riya!

Kaç, kurtul kelimeden;

Ağlamadan, gülmeden!

Hani ya sen ölmeden,

Ölecektin, hani ya?..

(1982)

 

HÂLİM

Bilmem hangi âlemden bu toprağa düşeli;

Yataklara serildim, cam kırığı döşeli...

Kafam bir cenk meydanı, kokusu kan ve barut,

Elindeyse düşünme, gücün yeterse unut!

Takılıyor yerdeki gölgelere ayağım;

Sanki arz delinecek ve ben yutulacağım.

Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde;

Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.

Alırken dilenciyim, verirken de borçluyum;

Kalmadı eşya ile aramda hiçbir uyum.

Taş taş üstüne koysam, bozuk diyorlar, devir!

Bir ok çeksem, diyorlar; peşinden koş ve çevir!

Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlık;

Kimse edemez bana, benim kadar düşmanlık.

İşte şüpheci aklı çatlatan korkunç nokta;

O ki sonsuz var, nasıl aranır dipsiz yok'ta?

Olur ve olmaz her şey, yokluk da O'nun kulu;

Bu noktaya vardın mı, el tutuk, dil burkulu.

Allahı hakikate soran kafa ne sakat?

Hakikat de ne; Hakkın muradıdır hakikat.

Balonunu kaçırmış, çocuk gibi ağla dur!

Rabbim böyle emretmiş, ya dize gel, ya kudur!

Hayat bir zar içinde, hayatı Örten bir zar;

Bana da hayat yeri "Bağlum" köyünde mezar...

(1982)

"Bağlum" Ankara'da Üstadın Şeyhi büyük Velîyi toprağında barındıran mes'ut köy...

 

DUA

Bende sıklet, sende letafet...

Allahım, affet!

Lâtiften af bekler kesafet...

Allahım, affet!

Etten ve kemikten kıyafet.,.

Allahım, affet!

Şanındır fakire ziyafet...

Allahım, affet!

Acize imdadın şerafet...

Allahım, affet!

Sen mutlaksın, bense izafet!

Allahım, affet!

Ey kudret, ey rahmet, ey re'fet!

Allahım, affet!

(1982)

 

 

O VAR

Her defa haberi taze bir müjde;

O var!

Her defasında, geç, gafletten vecde;

O var!

Ne sen varsın, ne ben, ne yâr, ne kimse;

O var!

Bütün sevdiklerin elden gittiyse;

O var!

Kalacak kim var ki, dost tomarından?

O var!

Sana daha yakın şahdamarından;

O var!

Arama, ilâç yok eczahanede!

O var!

Gayede, sebepte ve bahanede;

O var!

Sevdiğini ebed boyu tutan dinç;

O var!

Ölümsüzlük şevki, ilâhî sevinç;

O var!

Yıkılmaz dayanak, kırılmaz destek;

O var!

Tekten de tek, bir tek, tek başına tek;

O var!

(1982)

 

DEVRİM

Devrim odur ki, kalpten fâniliği devirsin;

Yaşamaktan murad ne, hesabını bildirsin!..

(1982)

 

KOLAY

Kolay mı kafdağını çevirmek dolay dolay?

Var ol ey ulvî zorluk, yere bat sefil kolay!

(1982)

 

YAKIN

Yakın O'dur, gerisi birbirine en uzak;

Her şey Rakip ismiyle O'nun kurduğu tuzak...

(1982)

 

HEY

Neye baksam aynı şey, neyi görsem aynı şey.

Olan sensin, hey gidi Hakikat Sultanı hey!

(1982)

 

O ÂN

"Allah bir!" demektense ecel teri dökerken.

Ölüversem, beklenmez ânda "Allah bir" derken.

(1982)

 

EMANET

Bir anlık emanetle ne türlü övünelim;

Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim!...

(1982)

 

RAHMET

Yaradan, rahmetini kahrından üstün saydı;

Ne olurdu halimiz, gözyaşı olmasaydı?

(1982)

 

EVİM

Ahşap ev; camlarından kızıl biberler sarkan!

Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün, arkan!

Kefensiz bir cenaze, çırılçıplak, ortada...

Garanti yok sen gibi fâniye sigortada!

Eskiden ne güzeldin; evdin, köşktün, yalıydın!

Madden kaç para eder, sen bir remz olmalıydın!

Bir köşende annânem, dalgın, Kur'an okurdu;

Ve karşısında annem, sessiz gergef dokurdu.

Semaverde huzuru besteleyen bir şarkı;

Asma saatte tık tık zamanın hazin çarkı...

Çam kokulu tahtalar, gıcır gıcır silinmiş;

Sular cömert, "temizlik imandandır" bilinmiş...

Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler.

Ölçülü uzaklıkta, yakın beraberlikler...

Seni yiyip bitiren, kırk katlı ejder oldu;

Komşuluk, mâna ve ruh, ne varsa heder oldu.

Bir yeni nesil geldi, üstüste binenlerden;

Göğe çıkayım derken boşluğa inenlerden...

Seninle sarmaş dolaş, kökten bozuldu denge;

Vuran kimse kalmadı bu dâvayı mihenge...

Şimdi git, mahkemede hesap ver, iki büklüm;

Cezan, susuz, ekmeksiz, olduğun yerde ölüm!..

Evim, evim, vah evim, gönül bucağı evim!

Tadım, rengim, ışığım, anne kucağı evim!

(1982)

 

SABIR

Sabrın sonu selâmet,

Sabır hayra alâmet.

Belâ sana kahretsin;

Sen belâya selâm et!

Felah mı, onda felah,

Silâh mı, onda silâh.

Sen de kim oluyorsun?

Asıl sabreden Allah.

Sabır, incecik sırat;

Murat içinde murat.

Sabır Hakka tevekkül.

Sabır Hakka itimat.

Sabırla pişer koruk,

Yerle bir olur doruk.

Sabır, sabır ve sabır,

İşte Kur'anda buyruk!

Bir sır ki aşikâre,

Avcı yenik şikâre.

Yalnız, yalnız sabırda

Çaresizliğe çare...

(1982)

 

KARA TAHTA

Dünyayı yererken de yine onunla ilgim;

Nefse el süremiyor kara tahtada silgim...

(1982)

 

TABLO

Ölümü sığdıramaz,

Akıl daracık koğuk.

Ölemez, çıldıramaz,

Ağlarlar boğuk boğuk.

İlâç yarım, şişede,

Koltuk mahzun, köşede,

Ev halkı telâşede,

Ölü yerde, sopsoğuk...

(1982)

 

BOŞ DÜNYA

Gittiler... Bana dünyam

Birdenbire boş geldi.

Seçilmiş oldu eşyam.

Odalarım loş geldi.

Gözlerim müebbette,

Günü gelir elbette...

Gelir, Melek nöbette,

Safa geldi, hoş geldi.

(1982)

 

ARALIK KAPI

Bu dünya bir kuyu, havasız çömlek;

Daralıyorum!

Kelime, mânayı boğan bir gömlek!

Paralıyorum!

Allah ismi varken lügat ne demek!

Karalıyorum!

Kapımı, buyursun diye o Melek;

Aralıyorum!

(1982)

 

GELİYORUM

Geliyorum!

Tülbent içinde çenem;

Eski kütükte senem;

Geliyorum!

Meliyorum!

Dağlar hasret duvarı...

Dağıttılar davarı,

Meliyorum!

Deliyorum!

Zaman kesik ve çabuk;

Her kelime bir kabuk,

Deliyorum!

Eliyorum!

Akıl sormaya mecbur;

Gökleri kalbur kalbur

Eliyorum!

Çeliyorum!

Ey nefs keyfince dayat!

Bir çelmelik hayat!

Çeliyorum!

(1982)

 

BAYRAM

Ölüm Ölene bayram, bayrama sevinmek var;

Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..

(1982)

 

KAPI

Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse;

Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!

(1982)

 

MÜJDE

Öleceğiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun!

Ölümü de Öldüren Rabbe secdeler olsun!

(1982)

 

VİSAL

Beni zaman kuşatmış, mekân kelepçelemiş;

Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş...

Perde perde verâlar, ışık başka, nur başka;

Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka.

Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci;

Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci?

Yoksa göz, görüyorum sanmanın Öksesi mi?

Fezada dipsiz sükût, duyulmazın sesi mi?

Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbi, sen!

Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen!

Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş!

Azap var mı âlemde fikir çilesine eş?

Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor!

Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!

Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum;

Ölen ölüyor, bense Ölümü yaşıyorum!

Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli?

Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?

Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır;

Belki de benliğinden kaçabilene hazır.

Hâtıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül!

Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül!

O visal, can sendeyken canını etmek feda;

Elveda toprak, güneş, anne ve yâr elveda!

(1982)

 

MURAD

Hangi dağa tırmansam, muradım ötesinde;

Murad, bugün yerine her günün ertesinde...

(1982)

 

HAYRET

Ruhum öz dünyasına kaçmak için gayrette;

Yalan dünyaya şimdi inmiş gibi hayrette...

(1982)

 

GÖLGELER

Gönlüm uçmak dilerken semavî ülkelere;

Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...

(1982)

 

YALNIZ

Yalnızız, beşikten, tut, tabuta kadar yalnız;

Ülfet, kara yalnızlık madeninde bir yaldız..,.

(1982)

 

 

SON SIĞINAK

Hayat perdenin arkasında;

Hayatın öte yakasında.

Şu gaflet yükü insana bak;

Kendinden varlık cakasında.

Ve aşksız yobaz... işi gücü,

Namazla Cennet takasında.

Tam dört asırdır Müslümanlık,

Cansız etiket markasında.

Kur'an kalbi kör ezbercide,

Din, üfürükçü muskasında.

Batı, Batı der, çırpınırlar,

Batı tükürük hokkasında.

Makine dimdik demirden put,

İnsanoğlu ruh laçkasında.

Hürriyet nerde, söyleyeyim:

Hakka esaret halkasında.

Zamanda herşey kopuk, kesik;

Biçkisi kader makasında.

Ey insan, sana son sığınak,

Son Peygamberin hırkasında!

(1982)

 

SAAT

Bakma saatine ikide birde!

Halin neyse saat onun saati.

Saat tutamaz ki, ölü kabirde;

Zamana eşyada gör itaati!

Bir kıvrım, bir helezon,

Her noktası baş ve son...

Dün hâtıra, yarın hayal, bugün ne?

İki renk arası bir çizgicik pay.

Ne devlet zamanı bütünleyene!

Ebed bestecisi bir çark ve bir yay.

Hesap soran yaratık;

O dimdik, her şey yatık.

Zaman bir işvebaz, kaçak hayalet;

Eskiyenin kement atar boynuna.

Ne pişmanlık tanır, ne af, ne mühlet;

Ancak fatihinin girer koynuna.

Niyeti gizli fettan

Köle biçimli sultan...

(1982)

 

ANNEME

Anne girdin düşüme!

Yorganın olsun duam,

Mezarında üşüme!

Anlamam, anlatamam;

Düşen düştü peşime,

Artık vâdeler tamam...

(1982)

 

MESAFE

Bu ne hazin mesafe iki ten arasında;

Bir hali dinleyenle dinleten arasında...

(1982)

 

 

ZITLAR

Zıtlar arası ahenk, af ve günah yarışta;

Bütün zıtlar kavgada, bütün zıtlar barışta...

(1982)

 

ZIPKIN

Zıpkın düşüncelerden kalbim iğne yastığı,

Çökecekmiş gibi yer, ayağımın bastığı...

(1982)

 

MEDET

Beni zaman bölüyor, beni doğruyor adet,

Medet ey birin Bir'i, ey birin Bir'i medet!..

(1982)

 

BU DÜNYA

Bu dünya bir tamam'dan eksiklikler âlemi;

Kopuşlar, ayrılıklar, kesiklikler âlemi...

(1982)

 

VAR-YOK

"Var"ın altında yokluk, yokun altında varlık;

Başını kaldır da bak, boşluk bile mezarlık...

(1982)


Bugün 15 ziyaretçi (18 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol